Translate

Fransa-Nice

Öncelikle beni ağırlayan Zeynep Yücel'e sonsuz teşekkürler...
Seni çok seviyorum canım arkadaşım.
BİLETLER: THY ile gidiş dönüş (ekonomi) 356 liraya uçtum ancak bu indirim fiyat kampanyaya denk geldim ve hemen aldım yoksa aşağı yukarı 800 lira ile seyahat edebiliyorsunuz. Seyahatlerde en sevdiğim şeylerden biri sezon dışı seyahat edip neredeyse her şeyden uygun fiyata yararlanmak.
Öncelikle karaya iniş ilk defa gidenler için biraz korkutucu olabilir. Hava alanı deniz kıyısında olduğu için denize indiğinizi sanıyorsunuz. Kalkarken de denize düşmekten korkuyorsunuz tabii ama korkmayın olduğum süre boyunca hiç düşen uçak görmedim :) (hava alanından otobüslerle şehre girebiliyorsunuz karmançorman DEĞİL)
Yedi gün boyunca Nice'in Abatoirs ilçesindeydim yerleşke olarak.
İlk günün telaşı, yorgunluk, odaya sığma çabası, arkadaşımla hasret giderme derken gezmedik. Bunu zaman kaybı olarak görmemeliyiz bu tür seyahatlerde ilk gün '' nerede ne var? nasıl giderim?'' gibi sorularla geçiyor. 
Ulaşımda otobüs, tramvay, bisiklet ve ayaklarınızı kullanıyorsunuz. Ayaklar önemli günlük ortalama yürüyüşümüz 11km. idi. Otobüslerin içinden 1.5€ ya 70dk da bir basmak koşulu ile tüm gün geçerli kartlar satın alabiliyorsunuz. Ancak biz ''ligne d'Azur'' (Azur Hattı) şirketinden 1 haftalık kart aldık 15€ idi (bunlar kartonla kağıt arası bir kart, kent karta ya da akbile benzemiyor).

2.GÜN
Vauban tramvay hattını takip ederek gezebileceğiniz yerleri azımsamamanızı öneririm. Biz bu yolu tercih ettik ve çok fazla yer gördük. Abatoirs'dan (yurtların olduğu bir bölgeden) Massenaya yürümemiz 40dk alıyor. Burada ''Nice Etoile' adında bir alış veriş merkezi var ama avm gezmeyin tabii, yön bulmak için söylüyorum :D. 
Bir çok markanın, çörekçilerin, sinemanın, elektronik mağazanın, iç çamaşır mağzasının, takı mağzalarının, Café de Lyon'nun  bulunduğu büyük bir cadde. 
Café de Lyon 
Fiyatları türk lirasına çevirmezseniz eğer avrupa gelirlerine göre normal yani bizdeki gibi.Örneğin bu fincan 2.5€. Alışveriş yapmak istediğinizde de indirimler Türkiye'de olduğun iyi oluyor. Benim gittiğim tarih kış sezon sonu ve yılbaşı sonrası olduğu için %70e kadar indirim vardı.
Akşam 9 sularında Wayne's adlı bir mekana gittik içki ve yemeğin bulunduğu bir ortam.

 En pahalı 50lik bira 7.20€ hangi biralar var peki Stella, Corona, Guinnesse, Kil Kennedy, Magners, Grolsch,  ayrıca tek içimlik içkiler, şaraplar ve karışım içkiler de bulunuyor. Ben bira içmeyi tercih ettim o da Stella idi ki kendisi Efes Bomontiyi andırıyordu, içimi kolay. 
Mekanda 21.00-22.00 arası klasik ve elktro gitar, perküsyon, vokal
    22.30-01.00 arası daha harketili bir grup              
01.00-02.00 arası dj dinliyorsunuz. Bu arada mekanın özelliği 'İngiliz' şarkılar, barmenler yani fansızca bir şarkı duymuyorsunuz, barmenler az çok fransızca anlıyor.
Kültürel anlamda bakarsak Türkiye'deki hiçbir mekana benzemiyor. İnsanlar rahatlar, tanışıyorlar, konuşuyorlar şayet açık fikirli değilseniz bazı teklifler sizi çileden dahi çıkarabilir.
3.GÜN
Sırt çantamı, yolluğumu, yağmura ve üşümeye karşı sırt çantamı hazırladım ve 2 kilo çantamla yola koyuldum :D. Şimdi Nice Ville Gare (eski Nis garı)'a gidiyorsunuz, bilet kuyruğuna giriyorsunuz. Alış ne kadar çok olursa (toptan mantığı) o kadar ucuza geliyor ve başlangıç noktasında bitiş noktasına kadar istediğiniz noktada inip tekrar aynı biletle binebiliyorsunuz istediğiniz zaman. Biz Nice (Nis), Antibe (Antib),Canne (Kan), Grasse (Gras) hattında gidelim, Grasse'tan da eve dönelim dedik. Antibe'e vardığımızda muhteşem bir hava bizi karşıladı. Bu tren hattının güzel yanlarından biri sahil boyunca gitmesi, görsel şölen yaşıyorsunuz. Gardaki görevlilere şuraya nasıl giderim diye sorduğunuzda burası bilgi servisi değil meşgul etme azarını işitmek istemiyorsanız sokaktan geçene sorun onlar bağırlarına basıyorlar :D Sorduğunuz yeri bilmeyen olursa da üzülüp çok kere özür diliyor :D çok tatlılar! 
Gardan çıktığınızda denizi görebiliyorsunuz. Garın sol aşağısına doğru ilerlediğinizde 5-10dk'lık mesafede Fort Carré var. Burada muazzam bir manzara, yürüyüş yolu, saha ve kale var. İster kalenin ardına dolanıp denizin esintisinde oturun ister kaleye tırmanıp uçun.

Saçlarımızdan da belli oluyordur; oldukça rüzgarlı. olduğundan daha soğuk hissediyorsunuz ve çarpıyor. Boğaza atkı lazım :D Kalenin arkasında baget ekmeklerle hazırladığımız yolluklarımızı yedikten sonra kale yolundan devam ettik ve Antibe limanına çıktık. Rüzgarın esme yönüyle de alakalı ama o gün limana indiğimizde kale bizi rüzgardan korudu ve oturup güneşlendik. Nice, Çeşme, Bodrum, İzmir gibi olduğu için kışın çok ziyaretçisi olmuyor ama çok huzurlu oluyor bizde bunun tadını çıkarttık.
Geldiğiniz yönün tam tersine gittiğinizde, pek sağ sol yapmadan yola devam ettiğinizde Fort Carré'den görünen tepesinde bayrak olan kaleye benzer yere varıyorsunuz. Bir kemerin altından geçip o muazzam sokağa giriyorsunuz. Yolun üzerinde ve kemerin ardında müzeler var. Biz Piccasso ve Absinth müzesine gitmeyi tercih ettik. Piccasso müzisinin yeri muazzam, 6€ya giriyorsunuz, bina sallanıyor korkuyorsunuz.
Çok bilgimiz olmadığı için bizi tatmin etmedi.
Absinth'i biliyorsunuzdur hani içilince yeşil peri görülen içki. Sevgili dostlar kanımızca bu periyi görmeleri normal çünkü rakıya Türkler ve Yunanlar kadar alışık değildir bünyeleri. Biz daha önce içmediğimiz için başımıza yeşil peri gelecek sanarak girdik :D
Bu ortam; yerin altında minik bir yer hatta bu fotoğrafı şahsen merdivenlerden çekiyorum. ''E burası baya mekan'' derseniz haklısınız, müze esprisi eskiden kullanılan absinth malzemelerinin bulunuyor olması hatta karşıda gri vitrin var sağlı sollu, o ikisinin ortasındaki de absinth gereci biraz devasa ama...
Bu da nam-ı değer suç aleti. Anlatıyorum: bardak görüldüğü gibi yarısına kadar dolduruluyor. Bardağın üzerinde kaşık var görüyor musunuz? onun üzerine bir küp şeker konuyor -irice- ve içi su dolu haznenin minik musluğu açılıyor. damla damla akıp şekeri absentin içine karışmasını sağlıyor. su bardağı yarısına kadar doldurduğunda kapatıyorsunuz. Kaşıkla karıştırıyorsunuz ve şekerli rakınızı, peynirsiz, kavunsuz, balıksız içiyorsunuz.Afiyet olsun.
4.GÜN
Monaco-Menton-Ventimiglia diye planlağımız güne başladığımızda çok kararlı yolumuza devam ederken Garibaldi meydanında karşılaştığımız pazarda kendimizi kaybettik. Meydanın yarısını kaplayan bu pazar iki haftada bir cumartesi günleri oluyormuş. Peki ne satıyor bu insanlar bu meydanda bu pazarda. Kitaplar, oyuncaklar, plaklar, resimler, kartpostallar, kristaller, gümüş çatal bıçaklar, farklı maddelerden takılar -yani gümüş, taşlar vb.- sandıklar. Aradığınız, arıyor musunuz bilmiyorum ama- her şeyi bulabilirsiniz. Ben iki plak aldım ablacığıma sanırım o iki plağı Türkiye'de 70 liradan daha az bir fiyata bulamazdım. ''Ne aldın ki?'' Scorpions ile Luis Amstrong'un plaklarını biri 5 diğeri 6€ idi ama ben ''10 olmaz mı?'' dedim ''olur'' dedi ve 10€'ya ikisini almış bulundum, ilgilenenler bilirler bence çok ucuza aldım (€ 3.029) idi bu arada ben oradayken. Plaklarda çizik yok gayet temizler.


Garibaldi 'pazar'

 Bir de eski Nice'de her cumartesi Adalet Sarayı'nın (Palais de Justice) önünde başka bir pazar daha oluyormuş ancak orada -meraklısına- eski paralar, pullar ve ikinci el kitaplar vardı.
Günün devamında da ''çok vakit kaybettik zaten erken kararıyor hava'' dediğimizden Nice'in ara sokaklarına attık kendimizi, yine. Bir yerde kahve başka bir yerde çay, ayak üstü bir 'bainget' denen sanırım biz 'berliner' diyormuşuz ondan yedik çok güzeldi. Akşam da daha önce bahsettiğim Wayne's'e gittik. Kapıdaki görevliler dışında herkes alkollü içki içerken biz ısıtıcının altında tatlı tatlı çayımızı içtik. İşin en eğlenceli taraflarından biri şuydu, bizle bir mekana giren insanların saatler içinde alkolle değişimini gözlemleyebildik, erkeklerin kadınları tavlama hallerini de :D 
Bizi Polonyalı ya da Rus sandılar, kanımca dilden çünkü tipimizin pek benzediğini sanmıyorum :D Kimse bizi anlamadığı için -insanlar ingilizce ya da fransızca konuşuyorlardı- rahat rahat konuşup onlarla eğlendik.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yaptığın için teşekkürler!